Ünlü sanatçı Ajda Pekkan, Posta'dan Suna Akyıldız'ın sorularını yanıtladı...
* Bu yüksek enerjinizin kaynağı nedir?
İnan ben bile kendime şaşırıyorum. İyi mi bu durum kötü mü, gerçekten bilmiyorum ve zaman zaman kendimi çok özlüyorum. Aynaya bakmaya vaktim olmuyor. Hatta sabah bir kalktım baktım gözlerimin altına boya akmış. Hemen onları sildim.
* Çok şık ve bakımlısınız. Her zaman böyle misiniz?
Baksana halime. Yürüyüşe gidiyorum, provalarım oluyor. Kendime ayıracak vakit bulamıyorum. İnan acı olan o. Hep böyle telefonda. Gece mesela işim bitiyor telefonda seyahat notlarım var. Gidersem eğer bir gün diye. Ne yerler var oysa gidilecek.
*Hayaller ve hayatlar yani...
Evet, aynen öyle bir gün giderim belki diyerek saklıyorum. Arada "Lanet olsun yeter ben kendime zaman ayırmak istiyorum" diyorum. Ama nereye gitsem insanların bir resim çekme, çektirme hikâyesi oluyor ya, o yüzden olmuyor. Geçenlerde bir yere yemeğe gittik. Sıkıldım. Yabancılar olduğu halde iki Türk karışmış içine hemen bir resim. Arkamı dönüp oturuyorum. Çünkü benim tabii hallerim bunlar. Abuk resimler çekecekler 'Aaaa biz gördük işte böyle şöyle' diye yazacaklar. Her şeyin bir bedeli var deniyor ya, ama inan bu çok ağır bir bedel.
* Ajda Pekkan markasını taşımak zor mu?
Hem de çok zor. Mesela bizim şu an yaşadıklarımız. Ben bakıyorum ki karşımdaki insanlara yük oluyorum. Yük olmamak için mecburen kendi safımı seçiyorum. Çünkü bunu insanların üzerine atamam. Çünkü son senelerin kariyeri bu. Onu taşımak çok zor. Ben taşırken zorlanıyorum. Çok sevdiğim insanlar beni sevdikleri için taşıdılar ve taşıyorlar. Amcamın kızı olsa yapamaz o kadar zor. Ben alışmışım artık. Kafam dikiş makinesi gibi tıkır tıkır gidiyor.
* Bir de hiçbir şeyi unutmuyorsunuz?
Allaha çok şükür. Hayat hiç kolay değil. Ama ben seviyorum.
* Formda kalmak için düzenli spor yapabiliyor musunuz?
Koşuşturmadan, onu da telafi edebilmek için yapmadığımda bu sefer de üst üste yapıyorum. Ama şu ara haftada bire düştü. Spor yapamadığım zaman hemen gidip yürüyorum. Gördün işte, kalçam kırıldı kaç ay neler yaşadım.
* Sanki biraz da nazara geldiniz..
Yıldızım çok düşük. Ara sıra Songül; evde defne yaprağı yakıyor. Konser sonlarında o enerjiden neredeyse sabaha kadar uyuyamıyorum. Üzerimden atamıyorum. Oraya çıkarken çok güzel ama inmek çok zor oluyor. O boyut başka bir şey. O kadar insanı idare etmek kolay mı sence? Çok zor.
* Tatlı ile aranız nasıl?
Ben bazı tatlıları çok seviyorum. Cheesecake, krem karamel, güllaç ve aşureye bayılıyorum. En sevdiğim dörtlü.
* Sizin için 'Tek öğün besleniyor' diyorlar.
Yok asla değil. Bazen iki öğün oluyor. Kahvaltı ve öğleni atlıyorsam iki öğüne düşüyor. Ama özellikle atlamıyorum. İşim oluyor. 18.00'den sonra bir şey yemiyorum. Bir yere davet ediliyorsam istisna oluyor. O zaman da az yiyorum.
* Hiç kendinizi şımarttığınız olmuyor mu?
Nasıl şımartacaksın, nerede? Lezzetli yemeği de sevmeme rağmen dikkat etmek zorundayım. Ben Ege ve Osmanlı mutfağını çok seviyorum. Öyle girip yapamıyorum ama karışıyorum yapılırken yağına, tuzuna, tadına. Salça çok sevmem.
* Çok otokontrollü müsünüz?
Herkesin gözü sizin üzerinizde olunca artık kendiliğinden öyle gelişiyor.
* Bir fanusun içinde mi yaşıyorsunuz?
Evet ama bir o kadar da kontakt kurmayı seviyorum. Herkes için bir alternatif var ama benim alternatifim yok. Ben o kadar sevecen bir insanım ki; kimseyi kıramıyorum. O yüzden artık çok muhatap olmuyorum. Bakıyorum üstüme çıkıyorlar yavaş yavaş. Ben neden kedimi çok seviyorum biliyor musun? Çünkü kedi biliyor hakkını. Ne zaman bana gelecek, ne zaman gidecek onun bir terbiyesi var. Ama insanlar öyle değiller. Parmağını uzattın mı koluna doğru uzanıyorlar. Suistimale çok açıksınız. Şimdi mesela sen desen ki, ben Ajda Pekkan'ın evine gittim, oooo büyük parti vardı herkes bir taraftaydı. O kadar zor bir durumum var. O yüzden evine kimseyi alamıyorsun. Ondan sonra insanlar hakkımdaki birçok efsaneye inanıyorlar.
* Peki ya özel hayatınızda?
Ben özel hayat yaşamıyorum. Çünkü ben kimse için süslenip püslenemem. Yok, inan artık istemiyorum. O kadar mutluyum ki. Allah herkese versin. Ama ben kendimle evlendiğimi hissediyorum. Ve kendimle çok ama çok mutluyum. Çünkü o kadar mutsuz ve değersiz adamlar gördüm ki. Kendilerinin katma değerini nasıl fark edeceklerini bilmiyorlar. Ne okuyorlar, ne geziyorlar, ne yaşıyorlar, ne de araştırıyorlar. Ben çok araştırmacıyım. Kendimi araştırarak buldum.
* Nasıl kendinizi araştırdınız?
Doğmuşum, işte kimin kızı olarak. Yollara düşmüşüm, şarkıcı olmuşum. Ondan sonra ne yapmam lazım? Bir taraf seçmem lazım. Onu da yaptım evlilikti, beraberlikti onu da denedim. Herkes saçma sapan. Senin 60 yıllık kariyerini onlar yapmış gibi. Stüdyodayım mesela saat 3'te okuman lazım, saat 7'de ancak okuyabiliyorsun. Sonre, "Nerede kaldın?" sorusu... Sahnede seni beğeniyorlar sonra şu haline tahammülleri yok. O yüzden bende artık bitti.
* Kiminle birlikte olduklarını mı unutuyorlar?
Evet unutuyorlar. Zaten gezemiyorum, tozamıyorum. Bari müziğimle kendimle kalayım. O da o insanları rahatsız ediyor. İnan böyle çok keyifli.
* Geçen Balattaydım. Sizin Ali Bars ile olan evliliğinizde plak şeklindeki davetiyesine denk geldim...
1984 yılında 27 Aralık'ta evlendik. Evlilik çok güzeldi. Oyun gibiydi. Tam 6 yıl şöhretin tepesindeyken kimseyle görüşmedim. Radikal bir karar verdim. Resmen gömdüm kendimi.
* Çok mu aşık olmuştunuz?
Hayır tam tersi. Hiç âşık olmadım. Karşı dairedeki adama "Bu benim kocam olmalı" dedim. Evlenmek istediğim için evlendim. Hayatımda en azından bir kere de evlenmiş, iki kere de evlenmiş desinler diye evlendim. Kötü anılar olduğu kadar güzel anılar da var. Olmasa yaşamak imkansız bir şey. Yaşamı sırtlıyorsun çünkü. Yaşam senin sırtında küfe gibi.
* Nikah davetiyesi için plak detayı güzelmiş ama
Sizin etkilenecek yaşlarınız işte normal (kahkahalar). Yaşam seni doğururken bir anlaşma yapmıyor. Bir çatışıyorlar, ayrılıyorlar, sen heba oluyorsun halalarının, anneannenin elinde. Bir yandan okuyorsun sonra da tam iki ayağının üzerine dikilirken biri vefat ediyor. Öteki ortalıkta sallanıyor. "Ne yapacağım?" diye ona da koş buna da koş. Tek başına bir kadın olarak gerçekten çok zor. Ben bunları bugünkü aklım olsa yapmazdım gibi geliyor.
* Uzun süre yurtdışında da kaldınız...Niye kariyerinize orada devam etmediniz?
Yapamazdım. Çok sıkıldım yalnız kaldım. İki arkadaşını ara da iki konuş zor. Bir de o zamanlar telefonlar paralıydı. Açıyorsun iki dakika sonra bilmem ne kadar yazıyor. Şimdiki gibi cep telefonlarından WatsApptan konuşma yok ki. Daha da evveli Amerika ’dayken 80 yılında santral kadına kredilerimi kullanıyordum. Lütfen çabuk bağlar mısın çok önemli diye. Çok büyük yalnızlık yapamadım.
* Astroloji ile aranız nasıl?
Bende bir dönem astrolojiye sardım. Ama sonra dedim ki ne astrolojisi, yukarısı astroloji. Hayatın gerçekleri neyse sana onları yaşatıyor. Babamın bir lafı vardır "Allah'ın dediği olur", ne kadar doğru. Sen ne kadar çabalarsan çabala hiçbir şey olmuyor. Bu kader ve şans. Ne yazılmışsa alnına onu yaşıyorsun.
* Hala çok çalışıyorsunuz yorulmadınız mı?
Ben köle gibi çalıştım. Hiç bir zaman para böyle şap diye gelmedi. Çok şükür sağlığımız yerinde, buna her zaman şükrediyorum. Şimdi de hobi olarak çalışıyorum. Çok keyif alıyorum. Ajda Pekkan'ın nesiyle yarışacağım bu saatten sonra? Çok eğleniyorum. O elbiseyi giyiyorum, o makyajı yapıyorum haha hihi yapıyorum. Keyif alıyorum. Ben işte yurt dışında o insanlarla anlaşamazdım. Bir de çok komik, bir sürü yerimi sattım Amerika'ya yerleşeceğim diye, çok farklı bir düzen. Türk olarak büyük özlem çekiyorsunuz.
* Hiç çocuğunuz olsun istediniz mi?
Şimdiki özgüvenim olsa çok isterdim bir çocuğumun olmasını. Bayılıyorum. Şimdi beni teselli etmek için diyorlar ki; olduğu zaman da çok zor. Bebekken çok tatlı da ama sonrası zor. Doğrudur ama bir evladım olsun çok isterdim. Benden bir tane daha olsun isterdim. Aralarda; "Bir evlat edinsene" diyenler de oldu. Ama aynı şey değil ki. Kendimden bir parça olması farklı. Ama benim gibi özel olur muydu bilmiyorum. Ama olurdu herhâlde. Ben disiplinli bir insanım çünkü.
* Yıllar içinde binlerce kıyafet giydiniz. Ne yapıyorsunuz o kıyafetleri?
Sorma... Evin altında tıkılı hepsi. Arnavutköy'e taşınmak istiyorum. Bahçeköy'deki bu evimi kiraya vermek istiyorum. Bu arada vazgeçtim satmaktan. Çünkü sattığın şeyi bir daha geri alamıyorsun. Ben bugün satsam 10 kuruşa, 15 kuruşa benden alan satar. Çünkü benim şansım böyle. Dursun ya ne olacak. Depremden sonra herkes çok istiyor büyük ve bahçeli ev. Şu anda biz çıkacak bir delik bulamadığımız için buradayız. O kıyafetlerle ben nereye çıkacağım? Sokağa mı atayım onca kıyafeti? Müze mi yapayım diye düşünüyorum.
* Ah keşke yapsanız...
O tuvaletleri duvarlara asmak ne güzel olur değil mi? Öyle bir yaratıcı zeka olsa yanımda zaten ben neler yapmam ama yok inan yok. İş yaptığım insanları tenzih ediyorum. Ama yok. Düşünsenize bir daha bu dünyaya gelinmiyor ve bunlar senelere yayılmış kıyafetler. Fuardaki elbiseler, Yıldırım Mayruk'un kıyafetleri, yıkılıyor hepsi. Arada evler taşındı. Bunlar servet değerinde kıyafetler. Ama bunlar bir kültüre bağlı olarak yapılsın istiyorum. Kermes gibi bir şey yapıp bilmem kimlere satılmasın. Yazık çünkü o emeğe yazık. Onlar ödenecek paralarla örtüşmüyor, manevi şeyleri çok daha değerli. Müzayedelerde, mesela Diana'nın kolyesini Kim Kardashian almış. Taksa ne olur takmasa ne olur? Ama kimisi de onu takmak için değil saklamak için alıyor.
* Hayatınızın belgesel olmasını ister miydiniz?
Düşünüyorum. Ekip olmadan bir şey yapamazsın. Gidip de o konuda konuşacak kimse olmadığı için. Üzerinde durulmadı. Belki de her şeyin bir zamanı var. Acele işe şeytan karışır. Herkes ucuza kapatmaya çalışıyor. Bende hep markamı yükseltip daha değerli hale getirmeye çalışıyorum. Ki öyle zaten. Hep şunu söylerim, kendi değerini kendin biçecek ve karşı tarafa öyle empoze edeceksin. Normal kadın gibi davranırsanız hiçbir şey elde edemezsiniz. Çünkü biz o normal kadınlardan değiliz. Kırıtan, göz kırpan, seksi pozlar falan. Biz farklıyız. Biz daha kafaya önem veriyoruz. Daha kişilikli insanları seviyoruz.
* Belki hayatınızı kitap olarak yazarsınız...
Günü gelince yazarım. Biraz otursun hayatım. Oradan oraya koşarken olmuyor. Yani iyi bir editörle olur. Doğru kişileri şimdi şimdi buluyorum. Hayatı anlayabilen, yaşanmışlığı deneyimi olan insanları istiyorum. Herkesle de çok konuşmayı sevmiyorum Suna.
Yorumlar (0)